Browsing by Author "Çevik, Banu"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Hemşirelerde spirituel iyi oluş ve bilinçli farkındalık düzeylerinin incelenmesi(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Yorulmaz, Emine Tuğba; Çevik, BanuBu araştırma erişkin klinik ve yoğun bakım ünitelerinde görev yapan hemşirelerin spirituel iyi oluş ve bilinçli farkındalık düzeylerinin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma Başkent Üniversitesi Hastanesi’nin Ankara, Adana, Alanya, Konya, İzmir ve İstanbul merkez hastanelerinde görev yapan 583 hemşire ile yapılmıştır. Araştırma verileri; bilgi formu, Spirituel İyi Oluş Ölçeği ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği kullanılarak 10/07/2020-1/11/2020 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra; Student’s T testi, Tek Yönlü Varyans Analizi testi (ANOVA), Korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırmada hemşirelerin yaş ortalaması 26,35±6,97 olup, hemşirelerin %66,6’sı 18-25 yaş aralığındadır. Hemşirelerin %85,6’sı kadın, 73,1’i bekar, %27,9’u evli, %55,6’sı lisans mezunudur. Hemşirelerin meslekte çalışma sürelerinin ortalaması 5,77±6,33 olup en az 1 yıl ile en fazla 33 yıl arasında çalışmaktadır. Hemşirelerin %81,8’i spiritüalite hakkında ve %90,1’i bilinçli farkındalık hakkında eğitim almamışlardır. Araştırmada kendilerini spirituel ve spirituel belirten hemşirelerin spirtüel iyi oluş puan ortalamaları (107,83±17,52) yüksek düzeydedir. Araştırmada hemşirelerin bilinçli farkındalık düzeyleri puan ortalması (66,26±12,90) ortadır. Araştırmada hemşirelerin bilinçli farkındalık ve spirituel iyi oluş seviyelerinin 31-40 yaş grubunda yüksek olduğu belirlenmiştir. Kendisini spirituel ve iannçlı olarak tanımlayan hemşirlerin spirituel iyi oluş puan ortalamaları yüksek bulunmuştur. Hemşire olarak çalışmaktan memnun ve çalıştığı birimden memnun olan hemşirelerin spirituel iyi oluş puan ortalamaları yüksek bulunmuştur. Hemşirelerin meslekte çalışma süresi arttıkça bilinçli farkındalık ve spiritul iyi oluş puan ortalamalarının artmıştır. Hemşirelerin bilinçli farkındalıkları ile ile spritüel iyi oluş durumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ancak bilinçli farkındalık ile aşkınlık arasında zayıf, doğayla uyum arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki belirlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda hemşirelere bilinçli farkındalık ve sprituelite hakkında eğitim verilmesi önerilmektedir. This descriptive study was aimed to examine the spiritual well-being and mindfulness levels of nurses working in adult clinical and intensive care units. The research was conducted with 583 nurses working in Ankara, Adana, Alanya, Konya, İzmir and Istanbul central hospitals of Başkent University Hospital. Research data; The information form was collected using the Spiritual Well-Being Scale and the Mindfulness Scale between 10/07/2020 and 11/11/2020. In addition to the use of descriptive statistics in the analysis of data; One-Way analysis of varience (ANOVA), Students’ T-test and Correlation analysis have been used. In the study, the average age of the nurses was 26.35 ± 6.97, and 66.6% of the nurses were in the 18-25 age range. 85.6% of the nurses are female, 73.1% are single, 27.9% are married and 55.6% are undergraduate degrees. The average working time of nurses in the profession is 5.77 ± 6.33 and they work between at least 1 year and at most 33 years. 81.8% of the nurses did not receive training about spirituality and 90.1% about conscious awareness. In the study, the mean scores of the nurses who stated themselves spiritually and spiritually were high (107.83 ± 17.52). In the study, the mindfulness level of nurses is the average score (66.26 ± 12.90). Nurses has been determined that the levels of mindfulness and spiritual well-being are high in the 31-40 age group in study. The mean spiritual well-being score of the nurses who defined themselves as spiritual and mindfulness was found to be high. The spiritual well-being score averages of the nurses who are satisfied with working as nurses and who are satisfied with the unit they work in were found to be high. As the working time of the nurses in the profession increased, the mean scores of mindfulness and spiritual well-being increased. There was no significant relationship between nurses' mindfulness and their spiritual well-being. However, a weak relationship was found between mindfulness and transcendence, and a moderately positive relationship between harmony with nature. In line with these results, it is recommended that nurses should be educated about mindfulness and spirituality.Item Hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları ile periferal venöz katetere bağlı flebiti önlemeye yönelik bilgi ve uygulamaları arasındaki ilişki(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kurucu, Nimet Nur; Çevik, BanuBu araştırma erişkin yataklı klinik ve erişkin yoğun bakım ünitelerinde çalışan hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları ile periferal intravenöz katetere bağlı flebiti gelişimini önlenmeye yönelik kanıta dayalı uygulamalara ilişkin bilgileri arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla planlanmış tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırma 15.04.2021- 15.06.2021 tarihleri arasında çalışan 182 hemşire ile yapılmıştır. Örnekleme çalışmaya katılmaya istekli ve bilgilendirilmiş olur formu onaylayan hemşireler dâhil edilmiştir. Araştırmanın verileri, Kişisel Bilgi Formu, Periferal Intravenöz Kateter Uygulama Bilgisi ve Flebit Gelişimini Önleme Bilgisine Yönelik Soru Formu, Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Varyans Analizi (ANOVA), pearson ilgileşim analizi kullanılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 26.09±5.81, %84.6’sı 21-30 yaş aralığındadır. Hemşirelerin %90.1’i kadın, %76.4’ü bekâr, %54.9’u lisans mezunu ve %65.9’u 1-5 yıl arasında görev yapmaktadır. Hemşirelerin periferik intravenöz katetere bağlı flebiti önleme puan ortalamaları 8.07±1.91 olup bilgi durumlarının yeterli düzeyde olmadığı belirlenmiştir. Hemşirelerden 31-54 yaş aralığında olanların, lisans ve üzeri eğitim seviyesine sahip olanların ve meslekte çalışma süresinin 5 yılın üzerinde olanların periferik intravenöz katetere bağlı flebiti önleme bilgilerinin daha iyi olduğu belirlenmiştir. Flebit hakkında eğitim alan hemşirelerin periferik intravenöz katetere bağlı flebiti önleme bilgi puan ortalamaları (8.28±1.92),eğitim almayan hemşirelerin puan ortalamalarına (6.92±1.43) göre anlamlı olarak yüksektir (p<0.05). Güncel rehberlerden bilgisi olan ve takip eden hemşirelerin periferik intravenöz katetere bağlı flebiti önleme bilgi puan ortalamaları, rehberlerden bilgisi olmayan ve takip etmeyenlere göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. (p<0.05). Araştırmamızda hemşirelerin Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği Puan ortalaması 59.26±10.67’dir. Hemşirelerin periferik intravenöz katetere bağlı flebiti önlemeye İlişkin Bilgi Puanları ile Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği Puanı arasında zayıf yönde pozitif ilişki (r:0,163,p:0,030) saptanmıştır. Hemşirelerin bilgi durumları artıkça kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları daha iyi olabileceği belirlenmiştir. This study is a descriptive study designed to evaluate the relationship between the attitudes of nurses working in adult inpatient clinics and adult intensive care units towards evidence-based nursing and their knowledge and practices to prevent phlebitis due to peripheral venous catheters. The research was carried out between 15.04.2021 and 15.06.2021 and the sample of the study consists of 182 nurses. Nurses who were willing to participate in the sample and approved the informed consent form were included. The data of the study were collected with Personal Information Form, Peripheral Intravenous Catheter (PIC) and Phlebitis Prevention Information and Practice information form, Evidence-Based Attitude towards Nursing Scale. In addition to descriptive statistics, Analysis of Variance, Pearson correlation analysis and multiple regression analysis were performed in the analysis of the data. In the study, the mean age of the nurses was 26.09 ± 5.81 and, 84.6% of the nurses were in the 21-30 age range. In the study, 90.1% of the nurses were female, 76.4% were single, 54.9% were undergraduate and 65,9% work between at least 1 year and at most 5 years. The mean scores of the nurses for PIC and phlebitis prevention were 8.07±1.91 and their knowledge level was not sufficient. It has been determined that the nurses who are between the ages of 31-54, those with a bachelor's degree or higher education level and those who have worked in the profession for more than 5 years have higher knowledge of PIC and phlebitis prevention. The mean scores of PIC and phlebitis prevention knowledge scores of the nurses who received training on phlebitis (8.28±1.92) were significantly higher than the mean scores of the nurses who did not receive education (6.92±1.43) (p<0.05). The mean scores of PIC and phlebitis prevention knowledge of the nurses who were aware of and followed the current guidelines were found to be significantly higher than those who were aware of but did not follow up and had no knowledge (p<0.05). In our study, the mean score of the nurses on the Nurses' Attitudes towards Evidence-Based Nursing Scale was 59.26±10.67. A weak positive correlation (r:0.163,p:0.030) was found between the Nurses' Knowledge Scores on Preventing PIC induced phlebitis and the attitude scale towards evidence based nursing. It has been determined that as the knowledge status of nurses increases, their attitudes towards evidence-based nursing may be better.Item Kanser hastaları yakınları ve hemşirelerin ölüme ve iyi ölüme ilişkin görüşleri(Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Özyalçın, Dilan; Çevik, BanuBu çalışma; kanser hastaları, hasta yakınları ve hemşirelerin ölüme ve iyi ölüme ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapılmıştır. Araştırma, Ankara‟da Başkent Üniversitesi Hastanesinin erişkin ve cerrahi kliniklerinde yatan 100 hasta, 100 hasta yakını ve 100 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri Hasta, Hasta Yakını ve Hemşire Kişisel Bilgi Formu, Ölüme İlişkin Tutum Profil Ölçeği ve İyi Ölüm Ölçeği kullanılarak, 15 Temmuz 2018 - 1 Aralık 2018 tarihleri arasında toplanmıitır. Çalıimaya en az bir yıl süre ile kanser tedavisi gören, 18 yaiın üzerinde, okuma yazma bilen ve sözel iletiiim kurabilen, çalıĢmaya katılmaya gönüllü olanlar hastalar kabul edilmiĢtir. Hastanın bakım gereksinimlerini hastanede yatarken karşılayan, 18 yaiın üzerinde, sözel iletişim kurabilen okuma yazma bilen ve çalışmaya katılmaya istekli olan hasta yakınları ve lisans mezunu olan, çalışmaya katılmayı kabul eden hemşireler örneklemi oluşturmuştur. Hemşireler ölüm kavramını fizyolojik olarak fonksiyonların durması, hasta ve hasta yakınları iyi ölümü acı çekmeden yaşamak olarak tanımlamışlardır. Çalışmaya katılan hastaların iyi ölüm ölçeği ve ölüme ilişkin tutum profil ölçeği puan ortalaması hasta yakını ve hemşirelerden yüksek olup, hasta ve hasta yakınları iyi ölüm konusunda hemşirelere göre daha iyi düşüncelere sahiptirler. Çalışmada evli olan hemşirelerin iyi ölüm ölçeği puan ortalaması bekar olanlara göre yüksek bulunmuştur (p<0.05). Hastaların yaşları, cinsiyetleri, medeni durumları ile ölüm korkusu, ölümden kaçınma, kabul edici yaklaşım ve DAP-R ölçek toplam puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Hasta yakınlarından 48-58 yaş grubunda olan ve evli olanları ölüme ilişkin tutum profil ölçeği puan ortalamaları yüksektir. Hastanede ölmek isteyen hasta ve hasta yakınlarının klinik alt boyut ölçek ortalaması evde ölmek isteyen hastanın klinik alt boyut ölçek ortalamasından yüksek bulunmuştur. Çalışmamızın sonucu olarak hastaların iyi ölüme ilişkin görüşlerinin daha olumlu, ölümden korkma ve kaçınma davranışları daha düşük ve anlamlı bulunmuştur. Hemşirelerin ölüm korkusu ve ölümden kaçınma davranışları daha fazladır. Bu nedenle hemşirelerin yaşam sonu bakım konusuna kapsamlı yer verilmelidir. Hasta ve hasta yakınlarının iyi ölüme karşı tutumlarını etkileyen faktörlerin daha iyi anlaşılabilmesi için başka çalışmaların yapılması önerilebilir. This study has been carried out to find out about the opinions of cancer patients, their relatives and nurses about death and good-death in a more descriptive and crosssectional manner. The study has been conducted with 100 patients hospitalized in the adult and surgical clinics of BaĢkent University Hospital in Ankara together with 100 patients, their 100 companions, as well as 100 nurses working in these clinics. Research data was collected by using patient, patient relatives and nurse personel information form, „‟Death Attitude Profiled-Revised‟‟ and „‟The Good Death Scale‟‟ on between 15th July 2018 and 1st December 2018. Patients who had been undergoing cancer treatment for at least one year, who were over 18 years of age, who were literate and able to communicate verbally, who were volunteered to participate in the study were admitted to research. The patient relatives who meet the patient‟s care requirements while in hospital, who were over 18 years of age, who were literate and able to communicate verbally and who were willingness to participate in the study and the nurses with bachelor‟s degree who accepted to participatein the research created the sample. The nurses have defined the death as function interruption physically while the patients and patient relatives have defined the good death as living without suffering. While the point average between the good death scale and the death attitude profile scale of the patients who participated in the study is higher than the patient relatives and nurses; patients and patient relatives have better thoughts about the good death. In the study, it has been found that good death scale point average of the married nurses are higher than the single ones (p<0.05). A statistically significant relation has been found between the ages, genders, marital status of patients and the fear of death, death avoidance, acceptable approach and the total scores of DAP-R scale (p<0.05). The clinical sub-dimension scale average of the patients and patient relatives who want to die in the hospital has been found higher than the clinical sub-dimension scale average of the patients who want to die at home. As a result of our study, patients‟ views about good death were found to be more positive, fear of death and avoidance behaviors were lower and meaningful. Nurse have more fear of death and avoidance of death. Therefore, comprehensive care should be given to the end-of-life care of nurses.Item Kemoterapi semptom yönetimi hasta bilgilendirme rehberi(2009) Pınar, Gül; Kav, Sultan; Abbasoglu, Aysel; Kural, Nurdan; Çevik, Banu; Kaya, Necibe; Ceylan, Aysun; Turkay, Ummuhan; Eren, Zehra