Başkent Üniversitesi Yayınları

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11727/13092

Browse

Search Results

Now showing 1 - 5 of 5
  • Item
    Hemodiyaliz Hastalarında Kırılganlık ile Malnütrisyon İlişkisinin Değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi, 2023-08-30) Bilgiç ,Bengü Dilşad; Kızıltan,Gül
    Amaç: Bu çalışma hemodiyaliz hastalarında kırılganlık ve malnütrisyon durumunu belirleyerek bu faktörler arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla yürütülmüştür. Gereç ve Yöntem: Çalışma Nisan 2021-Haziran 2021 tarihleri arasında T.C. Sağlık Bakanlığı Çorum İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı hemodiyaliz merkezlerinde 20 yaş üzeri, daha önce böbrek transplantasyonu geçirmemiş, çalışmaya katılmaya gönüllü olan 61 kadın, 78 erkek toplam 139 hemodiyaliz hastası üzerinde yürütülmüştür. Hastalara sosyo-demografik özelliklerini, aile ve bakım durumları ile ilgili soruları içeren anket formu yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmıştır. Kırılganlık durumları Edmonton Kırılganlık Ölçeği (EKÖ), malnütrisyon durumları Yedi Puanlı Subjektif Global Değerlendirme (SGD-7P) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Hastaların %56’sı erkek, yaş ortalaması 61,5 ± 12,92 yıldır (kadınların 62,5 ± 11,43 yıl, erkeklerin 60,8 ± 14,00 yıl). Edmonton Kırılganlık Ölçeği (EKÖ) skor ortalaması kadınlarda 7,28 ± 3,17, erkeklerde 5,45 ± 3,42’dir. Kadınların Edmonton Ölçek skoru ortalaması erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Ölçek sınıflamasına göre hastaların %32,4’ü kırılgan değil, %19,4’ü görünürde savunmasız ve %48,2’si kırılgan olarak belirlenmiştir. Yedi Puanlı Subjektif Global Değerlendirme (SGD-7P) sınıflamasına göre hastaların %45,3’ü iyi beslenmiş (7-6 puan), %48,2’si hafif-orta malnütrisyonlu (5-3 puan), %6,5’i ağır malnütrisyonludur (2-1 puan). EKÖ ile SGD-7P ölçeğinin karşılaştırma sonuçlarına göre şiddetli kırılgan hastaların %57,1’i hafif-orta malnütrisyonlu, %42,9’u ağır malnütrisyonlu olarak belirlenmiştir. Hastalarda, kırılganlık düzeyi arttıkça yetersiz beslenen hastaların sıklığının da istatistiksel olarak arttığı görülmüştür (p<0,05). Sonuç: Hemodiyaliz hastalarında kırılganlık ve malnütrisyon görülme oranları yüksektir. Bu iki faktör arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
  • Item
    Kronik Böbrek Yetmezlikli Hemodiyaliz Hastalarının Gastrointestinal Semptomlarının, Yaşam Kalite Düzeylerinin ve Hipoalbuminemi Durumlarının Değerlendirilmesi
    (Başkent Üniversitesi, 2020-12-30) Ertürk,Melda; Köseler Beyaz ,Esra
    Amaç: Bu araştırma; kronik böbrek yetmezliği (KBY) nedeniyle hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda gastrointestinal semptomların belirlenmesi ve bu durumun hastaların beslenme durumu ve serum albumin düzeyleri üzerine etkisini incelemek amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Aralık 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Diyaliz Ünitesinde tedavi gören yaşları 20-88 yıl arasında olan 200 hasta üzerinde yapılmıştır. Bu hastalara hastalık ve kişisel bilgilerini içeren anket formu yüz yüze görüşme ile uygulanmıştır. Hastaların beslenme durumları 3 günlük Besin Tüketim Kaydı ve Subjektif Global Değerlendirme (SGD) ile belirlenmiştir. Hastaların gastrointestinal semptomları Gastrointestinal Semptom Değerlendirme Ölçeği (GSDÖ), yaşam kalite düzeyleri de Yaşam Kalitesi Ölçeği (SF-36) ile değerlendirilmiştir. Hastaların antropometrik ölçümleri alınmış, bazı biyokimyasal parametreleri analiz edilmiştir. Bulgular: Bu çalışmada hastaların yaş ortalaması 60.7±15.16 yıl, hastaların diyalize girme süre ortalaması 5.7±6.48 yıl olarak bulunmuştur. Hastaların BKİ (beden kitle indeksi) değeri erkeklerde ve kadınlarda sırasıyla 26.0±4.79 kg/m² ve 25.6±6.08 kg/m²'dir. Hastaların SGD sonuçlarına göre %4.5’inin ağır malnütrisyonlu, %14.5’inin orta derecede malnütrisyonlu ve %81’inin ise iyi beslendikleri belirlenmiştir (p>0.05). HD tedavisi alan kadın hastaların fiziksel ve mental sağlık özet skoru puanlarının erkeklerin fiziksel ve mental sağlık özet skoru puanlarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır (p>0.05). Hastaların hematolojik ve biyokimyasal bulguları referans değerlerle karşılaştırıldığında; serum VLDL-kolesterol, kreatinin, kan üre azotu, fosfor, serum C-reaktif protein düzeyleri yüksek; serum hemoglobin ve hematokrit düzeyleri düşük olarak belirlenmiştir. Hastaların gastrointestinal sorunlarının ortalaması; karın ağrısı 14.9±6.75, reflü 10.7±5.96, hazımsızlık 23.4±8.95, konstipasyon 18.8±12.63, diyare 12.7±7.29 ve GSDÖ toplam puanı 80.5±25.00 olarak bulunmuştur. Diyetle alınan posa miktarı arttıkça hastalarda gastrointestinal sorunların da istatistiksel açıdan anlamlı olarak arttığı saptanmıştır (p<0.05). Hastaların SGD sonuçlarına göre; ağır malnutrisyonu olan grubun GSDÖ puanı daha yüksek bulunmuştur (p>0.05). Sonuç: Hastaların diyetleri planlanırken beslenme ile ilişkili gastrointestinal semptom faktörlerinin de mutlaka göz önünde bulundurulması hem hastaların yaşam kalite düzeylerinin arttırılması hem de yaşam sürelerinin uzatılması açısından gerekli olduğu düşünülmektedir
  • Item
    Hemodiyaliz Hastalarında Beslenme Bilgi Düzeyi ile Beslenme Durumları Arasındaki İlişki
    (Başkent Üniversitesi, 2016-08-30) Kocamış,Rabia Nur; Türker, Perim; Köseler Beyaz, Esra; Akçil Ok,Mehtap; Kızıltan,Gül
    Amaç: Bu çalışmada, hemodiyaliz (HD) hastalarının beslenme bilgi düzeyi ile beslenme durumları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma 65 erkek, 46 kadın toplam 111 hemodiyalize giren son dönem böbrek yetmezliği olan hasta ile yürütülmüştür. Çalışmaya katılan hastaların sosyodemografik özeliklerini, genel sağlık, beslenme alışkanlıklarına ilişkin ve kronik böbrek yetmezliği (KBY) diyeti hakkında beslenme bilgilerini içeren bir anket formu yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Hastaların dosyalarından biyokimyasal parametrelerinden serum albumin düzeyleri alınmıştır ve beslenme durumunu belirlemede subjektif global değerlendirme (SGD) yöntemi kullanılmıştır. Hastaların genel beslenmeye ve KBY diyetine ilişkin beslenme bilgileri 14 çoktan seçmeli soru ile belirlenmiştir. Her doğru cevap için 1 puan, yanlış cevap için ise 0 puan verilmiştir. Her hastanın aldığı puan 100’e çevrilmiştir. Ortanca puan değeri olan 64 puana göre gruplandırılmıştır. 64 puan altında alan hastalar "bilgisi yetersiz", 64 puan ve üzeri alanlar ise "bilgisi yeterli" olarak sınıflandırılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS Windows 21.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların beslenme bilgi puan ortanca değerine göre KBY diyeti hakkındaki bilgi düzeyleri değerlendirildiğinde, %59.5’inin yeterli, %40.5’inin ise yetersiz düzeyde bilgiye sahip olduğu görülmüştür. Diyetisyenden bilgi alan hastaların beslenme bilgi puanları, doktordan bilgi edinen hastalara göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Yaşı 65 yıl ve altındaki hemodiyaliz hastalarının bilgi puanları, 65 yaş üzerindeki hastalara göre daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Eğitim durumlarına bakıldığında lise, yüksekokul/üniversite mezunu olan hastaların KBY diyeti bilgi puanlarının eğitim durumu düşük olan hastalara göre önemli olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0.05). SGD düzeyleri ve beslenme bilgi düzeyi arasında anlamlı bir ilişki görülmemiştir. SGD sonuçlarına göre, orta düzey malnütrisyon saptanan bireylerin serum albümin düzeyi ortalamaları 3.68±0.60 g/dL iken, yeterli beslenmiş olan bireylerde bu değer 3.77±0.32 g/dL olarak belirlenmiş, gruplararası fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç: Yaş, eğitim durumu, KBY diyeti bilgi kaynağı HD hastalarının bilgi düzeylerini etkilemektedir. Hastalara diyetisyen tarafından verilecek düzenli eğitimler ile beslenme bilgi düzeylerinin arttırılması hedeflenmelidir.
  • Item
    Hemodiyaliz Hastalarında Ruhsal Sorunlar; Yaşam Kalitesi ve Yordayıcı Faktörler
    (Başkent Üniversitesi, 2009-01) A. Sağduyu; N. Özdemir
    Özet Amaç: Bu araştırmada hemodiyaliz hastalarının ruh sağlığı profili ve yaşam kalitesi incelenmiştir. Diğer yandan, eşlik eden fiziksel hastalıklar, tedavileri ve sosyodemografik değişkenler kontrol edilerek, stresle başa çıkma tutumları, yaşam üzerinde kontrol odağı, özerklik ve beden algısı gibi değişkenlerin yordayıcı etkilerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Materyal ve Metod: Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi Hemodiyaliz Ünitesi’nde tedavi gören 15-65 yaş grubundaki 45 hastaya, Sosyodemografik ve Sağlık Bilgi Formu, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HAD), Rosenbaum’un Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği, Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (BÇTFÖ), Rotter’in İç Dış Kontrol Odağı Ölçeği (RIDKOÖ), Sosyotropi Otonomi Ölçeği, Vücut Algısı Ölçeği ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kısa Form (DSÖYKÖ-KF) uygulanmıştır. Sonuçlar: BÇTDÖ’nün “pozitif yeniden yorumlama ve gelişme” ile “aktif baş etme” alt ölçek puanları erkeklerde daha yüksektir. Gelir düzeyi düşük olanlarda RIDKOÖ puanı yükselirken ve BÇTDÖ “plan yapma” puanı daha düşük bulunmuştur. HAD puanlarına göre örneklemin %33’ü depresyon, %9’u anksiyete eşiğini geçmiştir. Gelir düzeyinin düşmesi depresyon puanlarında, RIDKOÖ puanlarının artması anksiyete puanlarında yükselmeyi; depresyon puanlarındaki düşme ise DSOYK-KF ölçeğinin ruhsal, sosyal ve çevresel alanlarında puan yükselmesini öngörmektedir. Yorum: Hastaların üçte birinde depresyon eşiğinin geçilmesi ve depresyon puanlarındaki artışın yaşam kalitesindeki düşmeyi öngörmesi; bu hasta grubuna verilmesi gereken ruh sağlığı tarama ve tedavi hizmetlerinin önemini vurgulamaktadır. Summary Psychiatric Problems, Quality of Life and Predictive Factors in Patients Treated with Hemodialysis Objectives: The aim of this study is to evaluate the psychiatric problems and quality of life in persons undergoing hemodialysis. Additionally, predictive values of some variables like coping strategies, focus of control, autonomy, and body image are examined after controlling for comorbid physically disorders, their treatments, and sociodemographic variables Materials and Methods: In this study,the following assessment instruments were applied to 45 patients (aged, 15-65 years) treated at the Hemodialysis Unit of Başkent University Zübeyde Hanım Medical and Research Centre: the Questionnaire for Sociodemographic and Health Information, the Hospital and Depression Scale (HAD), Rosenbaum’s Learned Resourcefulness Scale, the COPE Inventory, Rotter’s Internal External Locus of Control Scale (RIELCS), the Sociotropy-Autonomy Scale, the Body Cathexis Scale, the World Health Organization Quality of Life Scale-Brief ( WHOQOL-BREF). Results: Scores of COPE “positive reinterpretation and growth” and “active coping” subscales were found to be higher in men than in women. Patients with lower incomes had higher RIELCS scores and lower scores on the COPE “planning” subscale.Thirty-three percent of the patients are above the treshold for depression, whereas the ratio for the anxiety subscale was found to be 9%. A lower economic status is predictive of a higher depression score. The variably that which predicts a higher score on the HAD anxiety subscale is an increaed RIELCS score. Decreased depression score predicted higher quality of life, which are domains on the WHOQOL-BREF (psychological, social, and environmental domains). Conclusions: In the study,15 patients (33%) exceed the depression treshold and higher depression scores, which predicted a lower quality of life. The findings of this study underscore the importance of early diagnosis and efficient treatment of mental disorders in patients with end- stage renal disease.
  • Item
    Hemodiyaliz Esnasında Hipertansiyon Gelişen Bir Grup Hasta: Nedenler Nedir?
    (Başkent Üniversitesi, 2005-01) H. Micozkadıoğlu; F.N. Özdemir; F.B. Ataç; S. Sezer; M. Haberal
    Amaç: Hipertansiyon (HT) hemodiyaliz hastalarında sık görülen bir problemdir. Hastaların % 80’inde HT nedeni kuru ağırlığa ulaşılamamasıdır. Fakat, istenilen kuru ağırlığa ulaşılabilmesi de tüm hastalardaki HT problemini çözememektedir. Bu çalışmada, intradiyalitik periyod dışında normotensif seyreden bir grup hastada gözlenen HT nedenleri araştırıldı. Materyal ve Metod: Stabil seyreden, akut veya kronik bir infeksiyonu ya da kan basıncını etkileyebilecek kardiyak problemi bulunmayan 3 grup hasta seçildi. Grup 1 (n:9) sadece diyaliz esnasında HT gelişen hastalar, Grup 2 (n:9) HT’u bulunan hastalar ve Grup 3 (n:19) normotensif seyreden hastalardan oluşturuldu. Gruplar arasında plazma renin aktivitesi (PRA), aldosteron düzeyleri, gen polimorfizmleri (ACE, AGT, ATI, ATII ve ecNOS), kullanılan eritropoietin (EPO) doz/hafta, sigara öyküsü ve hemodiyaliz uyumu karşılaştırıldı. Sonuçlar: Çalışmaya ortalama yaşları 40.68±12.58 yıl olan 37 hasta (14 K, 23 E) alındı. Yaş, hemodiyaliz uyumu ve sigara öyküsü açısından gruplar arasında fark bulunamadı. Grup 3’le karşılaştırdığımızda Grup 1 ve 2 hastalarında interdiyalitik kilo alımı anlamlı olarak fazla bulundu (p=0.03 ve p=0.007). Fakat, Grup 1 ve 2 arasında anlamlı fark yoktu (p>0.05). Kullanılan haftalık EPO dozu Grup 1 hastalarında Grup 3’ten anlamlı olarak fazla bulundu (p=0.008). PRA ve aldosteron düzeyleri her 3 grupta da diyaliz başında, ortasında ve sonunda benzer bulundu (p>0.05). Gen polimorfizmleri açısından 3 grup arasında da anlamlı bir fark saptanamadı (p>0.05). Yorum: Sonuç olarak, kullanılan haftalık EPO dozu ve interdiyalitik kilo alımı hemodiyaliz esnasında gelişen HT’a neden olabilecek faktörler olarak saptandı. Reasons for Hypertension During Hemodialysis Sessions Objective: Hypertension (HT) is a common problem in hemodialysis (HD) patients. In approximately 80% of cases, HT occurs because target dry weight is not achieved. However, reaching the desired dry weight does not always resolve HT completely. To identify causes of HT during HD sessions, this study focused on findings in a group of HD patients who were normotensive at all times except during dialysis sessions. Materials and Methods: Thirty-seven HD patients (14 F, 23 M; mean age 40.68 ± 12.58 years) were selected for the study. All were stable, and none had acute or chronic infection, or any cardiac disease that could affect blood pressure. Group I patients (n: 9) only exhibited HT during HD sessions, Group II patients (n: 9) were hypertensive at all times, and Group III patients (n: 19) were normotensive. The groups were compared with respect to plasma renin activity (PRA), aldosterone levels, gene polymorphisms (ACE, AGT, ATI, ATII and ecNOS), erythropoietin (EPO) dose/week, smoking history, interdialytic weight gain, and HD compliance. Results: There were no significant differences among the three groups with respect to age, HD compliance, or smoking history. Groups I and II had a higher mean interdialytic weight gain values than Group III (p = 0.03and p = 0.007, respectively). Group I also had a higher EPO dose/week than Group III (p = 0.008), whereas there was no significant difference between Groups I and II with respect to EPO dose/week (p > 0.05). There were no differences among the groups with respect to PRA or aldosterone levels at the beginning, middle, or end of an HD session (p > 0.05 for all). There were also no significant differences among the groups with respect to frequencies of the gene polymorphisms investigated (p > 0.05 for all). Conclusion: The results suggest that EPO dose/week and interdialytic weight gain are factors responsible for hypertension during HD sessions. The analysis revealed no links between occurrence of HT during HD sessions and PRA, aldosterone level, or any gene polymorphisms known to be associated with HT.