Harran Üniversitesi tıp fakültesi kulak burun boğaz hastalıkları kliniği’nde koklear implant uygulanan hastaların retrospektif analizi
Özet
Amaç: Koklear implant, mekanik ses enerjisini, elektrik sinyallerine dönüştürüp
bunu doğrudan kokleaya aktararak, seslerin algılanmasını sağlayan elektronik bir
cihazdır. Bu çalışmanın amacı; koklear implant cerrahisi uygulanan hastaların işitme
kaybının etyolojisi, fizik muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit
zamanı, rehabilitasyon durumu ve hastaların BT ile MR bulgularını
değerlendirmektir. Ayrıca hastalara uygulanan koklear implant ameliyat şekli,
kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonları değerlendirilerek literatür
eşliğinde tartışmaktır.
Plan: Retprospektif çalışma.
Yer: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Kliniği
Hastalar: Çalışma Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim
Dalı’nda 2012-2016 yılları arasında koklear implant ugulanan 86 hastanın dosyası
incelenerek yapıldı.
Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların dosyalarından; işitme kaybının etyolojisi, fizik
muayene bulguları, odyolojik bulgular, işitme kaybı tespit zamanı, ebeveyn eğitim
durumu, akrabalık derecesi, rehabilitasyon durumu, hastaların BT ile MR bulguları,
koklear implant ameliyat şekli, kullanılan implant modeli ve oluşan komplikasyonlar
değerlendirilmiştir.
Bulgular: Hastaların 34’ü (%39,5) kız, 52’si (%60,5) erkek idi. Hastalarımızın yaş
ortalaması 6,65 (1-64) yıl idi. Hastaların 81’ine sağ kulağa 5’ine sol kulağa koklear
implant takılmıştı. Ailesinde işitme kaybı anamnezi olan 28 (%32,6) hasta vardı.
Akraba evliliği 53 (%61,6) hastada vardı. İşitme kaybı tespit edilme zamanı ortalama
11.8 ay idi. Ailesinde işitme kaybı hikayesi olmayanların etyolojik nedenleri
incelendiğinde 17 (%19.9) hastada çevresel nedenler mevcuttu. Sendromik hiçbir
hastamız yoktu. Nonsendromik olarak değerlendirilen 28 hastanın ailesinde işitme
kaybı olduğu için genetik olabileceği düşünüldü. Kırkbir hastada ise herhangi bir etyololji tespit edilemeyip idiopatik olarak değerlendirildi. Hastalarımızın dördünde
koklear anomali mevcuttu. Bunlardan ikisi Mondini diğer ikisi kistik koklea idi. Bir
hastamızda temporal BT’de kısmen skleroz mevcuttu. Hastalarda oluşan
komplikasyonlar değerlendirildiğinde; 4 hastada intraoperatif perilenf sızıntısı, 4
hastada hafif vertigo, 5 hastada postoperatif ciltaltı seroma oluştu. Bir hastada yoğun
sklerozdan dolayı implant yerleştirilemedi. Hastalara uygulanan implant modelleri
incelendiğinde; 59 hastaya Nucleus, 17 hastaya Med-El ve 10 hastaya Advanced
Bionics takıldığı tespit edildi.
Sonuç: İşitme kayıplı çocukların erken yaşlarda saptanması, bu çocukların erken
işitsel rehabilitasyona alınmaları ve daha sonra uygun hastalara koklear implant
uygulanması kişinin ilerideki akademik ve sosyal yaşamında oldukça önemlidir.
Çocukluk çağı sensorinöral tip işitme kayıplarında genetik geçişin rolü büyüktür ve
bunun da en önemli nedenini akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Bu nedenle akraba
evliliklerinin eğitim yoluyla önlenmesi, genetik geçişli işitme kayıplarının
önlenmesinde ilk basamak olmalıdır.
Objective: The cochlear implant is an electronic device that enables the perception
of sounds by converting mechanical sound energy into electrical signals and
transferring them directly to the cochlea. The purpose of this study is; etiology of
hearing loss of patients who underwent cochlear implant surgery, physical
examination findings, audiologic findings, hearing loss detection time, rehabilitation
status and CT and MR findings of patients. In addition, to discuss the cochlear
implant surgery, the implant model used, and the complications which occur in the
disease in the light of the literature.
Planning: Retrospective study
Center: Harran University, Medical Faculty, ENT Clinic
Study Group: The study was conducted by examining the files of 86 patients who
had cochlear implants in the Department of Otorhinolaryngology, Harran University,
Faculty of Medicine, between the years of 2012 and 2016.
Method: From the files of the patients; etiology of hearing loss, physical
examination findings, audiological findings, hearing loss detection time, parental
education status, kinship grade, rehabilitation status, CT and MR findings of patients,
cochlear implant surgery type, used implant model and complications were
evaluated.
Results: 34 (39.5%) of the patients were female and 52 (60.5%) were male. The
mean age of our patients was 6.65 (1-64) years. 81 of the patients had the right ear
and 5 had the left ear cochlear implant. There were 28 (32.6%) patients who had an
anamnesis of hearing loss in their family. There were 53 (61.6%) patients with
consanguineous marriages. The average time to detect hearing loss was 11.8 months.
When the etiologic causes of those with no hearing loss in their family were
examined, 17 (19.9%) patients had environmental reasons. We had no syndromic
patients. Twenty-eight nonsyndromic patients were considered to be genetic because
of a family history of hearing loss. Forty-one patients were diagnosed as idiopathic
without any etiology. Four of our patients had cochlear anomalies. Two of them were Mondini and the other two were cystic cochlea. One patient had partial sclerosis in
temporal CT. When the complications that occur in patients were evaluated; 4
patients had intraoperative perilymph leakage, 4 patients had mild vertigo, and 5
patients had postoperative subcutaneous seroma. One patient could not be applied an
implant due to intense sclerosis. When examining implant models, Nucleus was
found in 59 patients, Med-El in 17 patients and Advanced Bionics in 10 patients.
Conclusion: Early detection of children with hearing loss, early auditory
rehabilitation of these children, and subsequent cochlear implantation with
appropriate disease are very important in the future academic and social life of the
person. The role of genetic transmission in childhood sensorineural hearing loss is
great, and the most important reason for this is the consanguineous marriages. For
this reason, the prevention of consanguineous marriages through education should be
the first step in preventing genetic transmission of hearing loss.