Contradictions of german ordoliberalism and their impact on the european union during the euro crisis
Özet
This thesis sought to look at German economic practices and contrast them with the “guiding principles” of German economic thought, ordoliberalism, which is more commonly labeled the “social market economy”. Thus, the first chapter of this thesis looked at ordoliberalism and its view of how the economy should be, and what the views of different “cliques” of ordoliberalism are.
The second chapter looks at German economic practices to show the contradictions of ordoliberal economic practice. Ordoliberals argued for a strong “market police” state, and starting from Ludwig Erhard and to this day Germany has prided itself in its ordoliberalism and the “social market economy”, yet in practice the state wanted the creation of national champions and a strong export performance to bolster economic strength. Chapter Two shows that the ideals of free market get sidelined when the push comes to shove. Furthermore, Germany while labels itself a liberal (ordo) state, it is commonly considered to be an export-mercantilist country. And another contradiction of German economy shown in Chapter Two was the state of German welfare state, which saw cut-backs starting in the 90’s and then in the 2000’s with the Hartz reforms to make the economy more competitive (to internally devalue so as to bolster exports), which makes the “social” in the “social market economy” also dubious.
The third and final chapter looked at how ordoliberalism also influenced the European Union as a result of rising German economic power which was also mostly a result of the European Monetary Union (EMU), which revalued some currencies (against the Deutschemark) and prevented competitive devaluations, which combined with the internal devaluation of Germany through the Hartz meant Germany would become more competitive. Thus, Germany has been running a surplus since 2002, which is considered to be the cause of the persistent deficits that led to the Eurozone debt crisis. The Eurozone debt crisis is also looked at to show that the ordoliberal austerity measures have not benefited the crisis countries and has not brought their economies back to health.
This thesis thus concludes by saying that Germany and its ordoliberalism has not been beneficial to the European Union and Germany has not acted as a benevolent leader acting for the benefit of the Union, but instead acted opportunistically in its own interests.
Bu tez Almanya’nın ekonomik uygulamalarını, Alman ekonomisini yönlendiren ordoliberalizm düşüncesi ile karşılaştırmaya çalışmıştır. Ordoliberalizm, daha yaygın olarak “sosyal piyasa ekonomisi” olarak tanımlanmaktadır. Tezin ilk bölümü ordoliberalizmin ne olduğunu, ordoliberallere göre ekonominin nasıl olması gerektiğini, ve ordoliberalizm içindeki farklı görüşleri ele almıştır.
İkinci bölüm ise Almanya’nın ekonomik uygulamalarını ve ordoliberalizmin uygulamadaki çelişkilerini ele almıştır. Ordoliberaller devletin güçlü bir “piyasa polisi” olmasını istemişlerdir ve Ludwig Erhard ile başlayarak Alman ekonomisi ordoliberal ve “sosyal piyasa ekonomisi” olarak tanıtılmıştır. Ancak uygulamada teorinin aksine “ulusal şampiyonların” yaratılmasını desteklemiş ve güçlü bir ihracat performansı ile devletin gücünü arttırmak istemiştir. İkinci bölüm serbest piyasa ideallerinin nasıl kenara itildiğini de göstermektedir. Bunun ötesinde Almanya’nın (ordo)liberalliği üzerinde durmasına rağmen ihracatçı-merkantilist bir ülke olması çelişkilidir. İkinci bölümde gösterilen bir diğer çelişki ise Alman sosyal devletidir, öncelikle 90’larda yapılan kesintiler ve 2000’lerde gelen Hartz reformları sosyal devlette kesintiler getirmiştir, bu “sosyal piyasa ekonomisinin” sosyalliğini şüpheye düşürmektedir.
Üçüncü ve son bölümde ise Almanya’nın artan ekonomik gücü ile Avrupa Birliğinde artan ordoliberalizm etkisi tartışılmıştır. Almanya’nın artan ekonomik gücünün sebeplerinden biri de European Monetary Union (EMU)’a geçiş olmuştur, bazı para birimleri böylece Deutschemark’a (DM) karşı değer kazandığı gibi DM’ın değeri azalmış, ayrıca başka ülkelerin devalüasyon yaparak Alman ihracatı ile rekabet etme olasılığı ortadan kalkmıştır. Almanya’nın 90’larda ve 2000’lerde Hartz reformları ile yaptığı sosyal kesintiler ile iç devalüasyon olmuştur ve Alman ihracatı rekabetçiliğini arttırmıştır. Bunun sonucunda Almanya 2002’den beri cari fazla vermektedir, bu Avrupa’daki bazı diğer ülkelerin açık vermesine sebep olmaktadır. Avro Bölgesi borç krizinde ise bu cari açıkların önemi vardır. Son olarak bu bölümde Avro krizi ve peşinden gelen ordoliberalizm etkili kemer sıkma politikalarının Avrupa ülkelerini ekonomik sağlığa kavuşturmadığından bahsedilmiştir.
Sonuç olarak bu tezde Almanya’nın Avrupa Birliğine faydalı ve iyi niyetli bir liderlik yapmadığı ve kendi çıkarları doğrultusunda çıkarcı bir yaklaşımda bulunduğu sonucuna varılmıştır.