Prolaktin aktinomalı bireylerde zayıflama diyetlerinin bazı biyokimyasal parametrelere ve antropometrik ölçümlere etkisi
Özet
Bu çalışma, prolaktinomalı bireylerdeki ağırlık kaybının, hastaların bazı
biyokimyasal parametrelerine ve antropometrik ölçümlerine etkilerini belirlemek ve
hastalarda tıbbi tedaviye ek olarak uygulanan zayıflama diyetinin, metabolik profil
üzerindeki etkinliğini değerlendirmek amaçlarıyla yapılmıştır. Araştırma, Eylül
2014-Ağustos 2015 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi
Endokrin ve Metabolizma Hastalıkları polikliniğine başvuran yeni
mikroprolaktinoma tanısını almış 20-64 yaş arası hafif şişman ve obez 22 kadın hasta
üzerinde yürütülmüştür. Bu 22 hastadan zayıflama diyeti uygulamayı kabul eden 11’i
rastgele seçilerek çalışma grubunu, geriye kalan 11’i ise kontrol grubunu
oluşturmuştur. Çalışma grubunda bulunan hastalara, başlangıçtaki vücut
ağırlıklarının en az %5’ini kaybetmeyi hedefleyen üç aylık zayıflama diyeti
planlanmış ve uygulanmıştır. Her iki grubun vücut analizleri, antropometrik ve
biyokimyasal ölçümleri çalışmanın başlangıcında ve üç ayın sonunda yapılmıştır.
Çalışma grubundaki bireylerin vücut ağırlıklarının ortalamaları çalışmanın
başlangıcında 85.5±17.34 kg iken, üç ay sonra yapılan ölçümde 78.0±15.94 kg
olarak saptanmıştır (p<0.05). Kontrol grubunun vücut ağırlığı ortalamaları farkı
istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır (p>0.05). Çalışma grubunda vücut yağ
yüzdesi farkı istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Her iki grupta da
başlangıç ve son serum prolaktin düzey ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Gruplar arasındaki ilk ölçümler
karşılaştırıldığında ise, istatistiksel açıdan önemli bir sonuç bulunmazken (p>0.05),
üçüncü ayın sonunda serum prolaktin düzey ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Çalışma grubundaki bireylerin serum TSH
düzeylerinin ortalaması 2.0±0.70 μIU/L’den 1.5±0.62 μIU/L’ye düşmüş ve bu
azalma istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (p<0.05). Kontrol grubundaki azalma
ise istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır (p>0.05). Çalışma grubunun çalışma başlangıcındaki serum leptin ortalaması 16.1±8.86 ng/dL iken, üçüncü ayın sonunda
yapılan ölçümde 9.7±5.79 ng/dL olarak bulunmuştur (p<0.05). Kontrol grubunda
gözlemlenen azalma ise istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Çalışma
grubundaki bireylerin serum trigliserit düzeylerinin ortalaması 123.1±50.10
mg/dL’den 95.1±42.45 mg/dL’ye düşmüş, bu azalma istatistiksel açıdan önemli
bulunmuştur (p<0.05). Her iki grupta da serum toplam kolesterol düzeylerinde
istatistiksel açıdan önemli bir azalma saptanmıştır (p<0.05). Serum leptin ve
prolaktin düzeyleri arasında, hem çalışma grubunda, hem de kontrol grubunda
istatistiksel açıdan önemli bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Hem çalışma hem de
kontrol grubunda bel çevresi ölçümleri ve HOMA-IR değerleri arasında pozitif
yönde ve istatistiksel açıdan önemli bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Kontrol
grubunun serum leptin düzeyleri ile bel/boy oranı ve vücut yağ yüzdesi arasında
pozitif yönde ve istatistiksel açıdan önemli bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Çalışma
grubunda serum açlık insülin düzeyi ile trigliserit düzeyleri ve serum HOMA-IR
değerleri arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Kontrol grubunda
serum açlık insülin düzeyleri ile leptin düzeyleri ve HOMA-IR değerleri arasında
pozitif; serum HDL-kolesterol ile TSH düzeyleri arasında negatif yönde bir ilişki
saptanmıştır (p<0.05). Sonuç olarak; prolaktinomanın tıbbi tedavisine ek olarak
uygulanan zayıflama diyeti hiperprolaktinemiyi daha kısa sürede iyileştirdiği
gözlemlenmiş ve vücut ağırlığındaki azalmanın metabolik profil üzerine olumlu
etkiler yarattığı belirlenmiştir.
The aim of the present study were to determine effect of weight loss on some
biochemical parameters and anthropometric measurements in prolactinomas patients
and to evaluate the effectiveness of applied to weight loss diet on metabolic profile in
addition to medical treatment. The study was conducted at Baskent University
Hospital of Endocrinology and Metabolic Diseases between 2014 September and
2015 August on newly diagnosed with overweight or obese 22 microprolactinomas
women aged between 20-64 years old. Eleven of 22 patients randomly selected from
study group, the remaining 11 patients constituted the control group. Weight loss
diets which aims to losing at least 5% of initial body weight, have been planned and
applied for 3 months. Both of groups’ body analysis, anthropometric and
biochemical measurements were made at the beginning of the study and end of the 3
months. While the mean of body weight of individuals at the begining of this study
in study group was 85.5 ± 17:34 kg, the measurements was found 78.0 ± 15.94 kg
after 3 months period (p<0.05). The mean body weight of the control group showed
no statistically significant differences (p>0.05). Body fat percentage difference was
statistically significant in the study group (p <0.05). In both of groups, the difference
of mean serum prolactin levels were statistically significant (p<0.05). Compared to
the first measurements between groups, there was no statistically significant results
(p>0.05); there was a significant difference in the mean serum prolactin levels was
found between last measurements (p<0.05). Serum TSH levels decreased from
2.0±0.70 μIU/L to 1.5±0.62 μIU/L in study group (p <0.05). There was no difference
in serum TSH levels in control groups. There was a significant decrease in mean
serum leptin levels from 16.1±8.86 ng/dL to 9.7±5.79 ng/dL in study groups. There
was no statistically significant difference in serum leptin levels in control groups.
Serum triglyceride levels decreased from 123.1±50.10 mg/dL to 95.1±42.45 mg/dL in study group (p<0.05). In both groups there were significant decreases in mean
serum total cholesterol levels (p<0.05). There were no statistically significant
correlations between serum leptin and prolactin levels in both groups (p>0.05). In
both groups there was a positive no statistically significant correlations between
waist circumference and HOMA-IR values (p<0.05); there was a positive and
significant correlations between serum leptin levels, HOMA-IR values and fasting
insulin levels in control groups (p<0.05). There was a negative and significant
correlation between serum HDL-cholesterol and TSH levels (p<0.05). As a
conclusion, we observed, in addition to medical teratment, to apply weight loss diets
improves hyperprolactinemia more quickly and the reduction in body weight makes
positive effects on the metabolic profiles of patients.