Kolon anastomozlarında kök hücre ve trombositten zengin fibrinin etkileri: Deneysel çalışma
Özet
Gastrointestinal sistem cerrahisi, genel cerrahi uygulamasında önemli bir yer tutmaktadır. Gastrointestinal sistem cerrahisinde geliĢmelere rağmen anastomoz kaçakları önemli bir sorun oluĢturmaktadır. Yapılan birçok çalıĢmanın amacı güvenli kolon anastomozu sağlayarak, komplikasyonları azaltmaktır.
Anastomoz iyileĢmesinde önemli hedeflerden biride doku kanlanmasını arttırarak anastomoz sağlamlığını arttırmaktır. Trombositten zengin fibrin (TZF) içerdiği büyüme faktörleri ve sitokinler sayesinde yeni damar oluĢumu ve yara iyileĢmesine etki eden 2. kuĢak trombosit konsantrasyonudur. Adipoz kökenli kök hücreler elde ediliĢ biçimleri ve çoklu dokulara farklılaĢma özellikleri nedeni ile gündemdeki en potansiyel kök hücrelerden biridir. Adipoz doku kökenli kök hücre farklılaĢarak yeni hücrelerine dönüĢebildiği gibi yeni damar oluĢumunu arttırdığı da birçok çalıĢmada gösterilmiĢtir.
ÇalıĢmada 80 adet Sprague-Dawley cinsi diĢi sıçan kullanıldı. Her biri 20‟Ģer sıçan bulunduran 3 grup oluĢturuldu. 20 tane sıçan da kök hücre ve trombositten zengin fibrin eldesi için kullanıldı. Tüm gruplardaki sıçanların inen kolonu tam kat kesildikten sonra anastomoz yapıldı. Kontrol grubunda anastomoza herhangi bir Ģey uygulanmazken, diğer iki grupta anastomoz üzerinde trombositten zengin fibrin ve trombositten zengin fibrin+kök hücre uygulandı. Tüm sıçanlar iĢlemden sonraki 7. günde sakrifiye edildi. Üç grubun her birinde iki alt grup vardı. Anastomoz patlama basıncı, histopatolojik değerlendirme ve damarlanmanın anjiyografik olarak değerlendirilmesi planlandı. Ġmmünohistokimyasal olarak; çalıĢma grubunda DiI ile iĢaretli adipoz kökenli kök hücrelerin takibi için floresan mikroskopta inceleme yapıldı.
ÇalıĢmadaki sıçanların kiloları değerlendirildiğinde 3 grupta da anlamlı farklılık saptanmadı. Grupların ilk ve son kiloları değerlendirildiğinde kontrol grubunda (p=0.253); TZF grubunda (p<0,05) ve TZF+kök hücre grubunda (p=0,525) anlamlı farklılık saptanmadı. Kontrol grubunda karın içi yapıĢıklıklar TZF ve TZF+kök hücre grubuna istatistiksel olarak daha fazla olmasına rağmen hiçbir grupta perforasyon, fistülizasyon yada karın içi apse izlenmedi. Anastomoz patlama basınçları ve damarlanma açısından karĢılaĢtırma yapıldığında TZF+kök hücre grubunda diğer iki gruba göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı. Kontrol grubunda patlama basıncı ortalaması 159,1 ± 18,2 mmHg, TZF grubunda 176 ± 24,3 mmHg ve TZF+kök hücre grubunda 191,1 ± 20,9 mmHg (p<0,05) olarak hesaplandı. Anjiyografik değerlendirmede mm² düĢen damar sayısı hesaplandı. Kontrol grubunda 17,7 ± 4,3 adet, TZF grubunda 25 ± 3,7 adet ve TZF+kök
v
hücre grubunda 33,9 ± 4,1 adet damar (p<0,05) izlendi. Histopatolojik değerlendirmede ise reepitelizasyon (p=0.082), fibrozis (p=0,089), iskemik nekroz (p=0,058) ve muskuler tabakada bozulmada (p=0,133) anlamlı farklılık saptanmadı. Fakat vasküler proliferasyon (p<0,05) ve inflamasyonda (p<0,05) TZF ve TZF+kök hücre gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı farklılık saptandı. TZF ile TZF+kök hücre grupları arasında vasküler proliferasyon (p=0,211) ve inflamasyonda (p=0,999) anlamlı farklılık saptanmadı. Flöresan mikroskopi ile yapılan değerlendirmede kök hücrenin hem endotel hücresine dönüĢümü hem de villöz yapılar arasında olduğu tespit edildi.
ÇalıĢma sonucunda TZF‟nin salgıladığı büyüme faktörleri ile, kök hücrenin ise endotel hücresine farklılaĢarak ve sitokin salgısıyla anastomoz iyileĢmesine etki ettiği görüldü. Histopatolojik olarak vasküler proliferasyon ve inflamasyonda anlamlı farklılık olmaması TZF‟nin yedinci günde pik yapan büyüme hormonları ve sitokin salınımına bağlanırken, çalıĢma süresinin daha uzun planlanması halinde kök hücrenin anlamlı farklılık yapacağı düĢünüldü.